Kısırlık nedir?
Çiftlerin düzenli cinsel ilişkiye rağmen bir yılın sonunda hamilelik elde edmemelerine kısırlık ya da infertilite denilmektedir. Kısırlık toplumda ortalama her 7 çiftten birinin sorunudur, ilerleyen kadın yaşı ile birlikte kısırlık görülme sıklığı artmaktadır. Daha önce çocuk sahibi olmuş yani doğurganlığı ispatlanmış çiftlerde bir ay içinde gebe kalma oranı yaklaşık % 20-25’tir.
Yapılan toplum tabanlı çalışmalarda, düzenli cinsel ilişkisi olan sağlıklı çiftlerin %30’unun birinci ayda, %50’sinin 3ncü ayda, %84’ünün birinci yılın sonunda çocuk sahibi olabildikleri ortaya konulmuştur. Birinci yıl gebe kalamayanların yarısı ikinci yılda kendiliğinden gebe kalabilmektedir (%92),3ncü yılın sonunda %93 çiftte gebelik oluşabilmektedir. İlk üç yılda gebe kalamayan çiftlerin sonraki yıllarda kendiliğinden gebe kalabilme şansı %1’dir. Bu yüzden tüm testler normal bile olsa 3 yıldan uzun süre gebe kalamama durumunda tüp bebek gibi yardımcı üreme tekniklerine başvurması önerilir.
Hamile kalmak için ne sıklıkta ilişkide bulunmak gerekir?
En iyi gebelik şansı için cinsel ilişki sıklığı haftada 2-3 defa olarak önerilmektedir. Düzenli adet gören kadınlarda yumurtlama dönemine denk gelen 11-16 günler arasında 1-2 gün ara ile cinsel ilişkide bulunmaya özen gösterilmesi gebelik şansını artırmaya yarayacaktır. Korunmasız düzenli cinsel beraberliği olan çiftlerin bir yılın sonunda gebelik elde edememeleri durumunda kadın doğum uzmanına başvurmaları ve temel kısırlık testlerini yaptırmaları gerekmektedir.
Ne zaman doktora başvurulmalıdır?
Düzenli cinsel ilişkide bulunan çiftlerin bir yılın sonunda gebelik elde edememeleri durumunda bir hekime başvurmaları ve temel kısırlık testlerini yaptırmaları gerekmektedir. Fakat hamile kalmak için her çift bir yılı beklememelidir. Şu sorunlara sahip çiftler 3-4 aylık korunmasız cinsel ilişkiye rağmen hamilelik elde edemezlerse bir yılı beklemeden doktora başvurmalıdır.
Kısırlık riskinin arttığı şu sorunlara sahip kadınların bir yılı beklemeksizin temel kısırlık testlerini yaptırmaları gerekmektedir. Bunlar;
- 28 günden daha seyrek veya daha sık aralıklarla adet gören,
- Ağrılı cinsel ilişki yaşayan,
- Rahmi, tüpleri ve yumurtalıkları ilgilendiren (vajinal akıntı ağrı ve ateş ile seyreden) enfeksiyon geçiren,
- Üreme organlarından ameliyat geçiren,
- 35 yaşın üstünde olan kadınlar,
Erkeklerin spermiyogram testini bir yılı beklemeksizin (erken) yaptırmaları gereken durumlar vardır. Bunlar;
- Cinsel ilişkilerinde sertleşme (ereksiyon) veya boşalma (ejakulasyon) sorunları olan,
- Testislere travma geçirmiş olan,
- Testisleri skrotuma (torbaya) geç inmiş olan,
- Ergenlikte kabakulak geçiren,
- Cinsel organlarında (Testis, prostat ve epididimde) enfeksiyon geçiren,
Bu özelliklere sahip erkekler ve kadınlar temel kısırlık testlerini yaptırmak için fazla zaman kaybetmemelidir. Bu çiftler 3-4 ay içinde hamile kalamadıkları takdirde (bir yılı beklemeksizin) kısırlık alanında uzmanlaşmış bir kadın doğum hekimine başvurmaları ve en kısa sürede tedavilere başlanması gerekir.
Temel kısırlık testleri
Temel kısırlık testlerini belirli bir sürede hamile kalamayan çiftlerin yaptırması gerekir. Yukarıda bahsedilen riskli durumlara sahip olmayan 32 yaşından küçük genç çiftler bir yılın sonunda hamilelik elde edemedilerse temel kısırlık testlerin yaptırmaları gerekir. Riskli durumlara sahip çiftlerin ise en fazla 6 ayın sonunda temel kısırlık testlerini yaptırmaları önerilir.
Kısırlığın nedenlerine yönelik yapılması gereken üç temel test vardır. Bunlar:
- Erkekte sperm sayımı yapılması,
- Kadında yumurtlama testi yapılması,
- Rahimle yumurtalıklar arasında bağlantı sağlayan fallop tüplerine yönelik HSG filmi çekilmesidir.
Sperm sayımı
Semen analizi veya spermiyogram olarak da bilinen inceleme erkek nedenli kısırlığın (erkek faktörü) ortaya konmasını sağlar ve uygulanması en basit olan temel testtir. Erkeğin yaklaşık üç günlük cinsel perhiz sonrasında masturbasyonla, steril bir kap içinde verdiği semen örneğinin bir dizi işlemden geçirilerek incelenmesidir. Bir semen analizinde Dünya sağlık Örgütünün kabul ettiği kriterlere göre normal değerler şöyledir. Sperm yoğunluğu (konsantrasyonu) mililitrede 15 milyonun üzerinde, ileri hareketli sperm oranı (hareketlilik) %50’nin üzerinde, görünümü normal olan sperm oranı ( morfoloji) %12’nin üzerinde olması, semen hacminin 2-3 ml olması gerekmektedir. Daha basit olarak yeterli bir sperm sayımından bahsedebilmek için erkeğin bir ejakulasyonunda (boşalmada) Toplam Hareketli Sperm Sayısı >10 milyonun üzerine olması gereklidir. Toplam hareketli sperm sayısı (TPMSS) 5 milyondan az ise ciddi azlık, 5-10 milyon arasındaki sayılarda ise hafif azlıktan bahsedilir. Normal olmayan sperm parametreleri görüldüyse analizin 15-20 gün sonra tekrarı gerekir. Tekrarlayan testlerde toplam hareketli sperm sayısının 5 milyondan az olduğu çiftler tüp bebekten fayda göreceklerdir.
Kadında yumurtlama testi
Yumurtlama testi, adet döngüsünün 21. gününde kanda progesteron hormon düzeyine bakılmasıdır. Adet döngüsü 28 günde bir olan kadınlarda döngünün ilk 14 gününde (adet düzensiz ise, 9 veya 20 gün de olabilir) yumurtalıklardan birinde ve sadece bir tane yumurta hücresi folkül adı verilen yapı içinde büyütülür. Yumurta büyüdüğünde 14ncü günde hipofizden salgılanan LH hormonu sayesinde yumurta hücresi olgunlaştırılarak çatlar ve fallop tüpü içine alınır. Kadında bu yumurtlama sürecini (ovulasyonu) gösteren en iyi test yumurta çatladıktan 7 gün sonra yani adet döngüsünün 21nci gününde kanda bakılan PROGESTERON hormon düzeyidir. Belirtilen günde progesteron hormonunun 3 ng/ml’nin altındaki olması yumurtlama olmadığını, 7 ng/ml üzeri değerler ise başarılı bir yumurtlama gerçekleşmiş olduğunu göstermektedir. Daha yüksek progesteron değerleri yumurtlama kalitesi hakkında olumlu bir göstergedir.
Histerosalpingografi (HSG) Rahim filmi
HSG, fallop tüplerinin açık olup olmadığını göstermek için yapılan ve halk arasında ilaçlı rahim filmi olarak bilinen, diğer testlere göre daha zahmetli bir temel kısırlık testidir. Bu test kadına ait infertilite nedenlerinin %30-40’unu oluşturan tüp sorunlarına ait (tubal faktör) nedenlerini ortaya koyan çok kıymetli bir testtir. HSG, rahim yatağının şeklinin ve tüplerin radyolojik incelemesi anlamına gelmekte olup tüplerin açık olduğunu gösterebilen önemli bir testtir. Röntgen ışınlarıyla görülebilen bir sıvı kadın doğum hekimi tarafından özel bir alet ile (Rubin kanül) rahim ağzından verilir. Opak sıvı rahim yatağını doldurduktan sonra tüplere ilerler ve tüplerin açık olan dış kısımlarında karın boşluğu içerisine dökülür. Röntgen ışınlarıyla skopi altında yapılan işlem ile sıvının geçişi gözlenir ve kayıtlar alınır. Bu test kadına ait infertilite nedenlerinin %30-40’unu oluşturan tüp sorunlarına ait (tubal) nedenleri ortaya koyan kıymetli bir testtir. Bu test yapılmadan yani tüplerin açık olduğu teyit edilmeden aşılama tedavisine başlamak uygun değildir. En az bir tüpün açık olması durumunda aşılama denenebilmektedir. HSG’de tüplerde sorun saptanması durumunda laparoskopi ameliyatı ile sorunun doğrulanması ve tedavisi gerekmektedir. Bu testin kendisi de küçük tıkaçları uzaklaştırabildiği için hafif tedavi edici özelliğe sahiptir. Bu test ile tüpler açık ise ilk 2 siklusta (ayda) kendiliğinden gebelik şansı artar. HSG ideal olarak, hastanın ultrasonlarını yapan, kısırlık takibini ve tedavisini yapan doktor tarafından yapılması gerekir.
Üreme fizyolojisi hakkında temel bilgiler
Üreme temelde kadın üzerinden giden ve kadına ait bir fonksiyondur. Gebe kalan ve doğuran kadındır. Kadında üreme sistemi çok karmaşık mekanizmalar içermekte iken erkekte üreme sistemi görece daha düz ve basittir. İyi çalışan bir üreme sistemine sahip olan kadın çoğunlukla sağlıklı nesiller verebilir. Düzenli olarak adet kanaması görüyor olmak iyi bir üreme mekanizmasının ilk şartıdır.
Adet döngüsü esnasında hipofiz bezinde, yumurtalıklarda ve endometriumda silsile halinde birbirini etkileyen döngüsel olaylar meydana gelir. Döngünün başlaması, beyinde, hipotalamusun etkisinde hipofizden salgılanan FSH hormonunun yumurtalıkları uyarmasıyla olur. Uyarılan yumurtalıkların bir tanesinden sadece bir yumurta hücresi folikül adı verilen sıvı kesesi içinde büyütülür. Adet siklusunun 14ncü gününde hipofizden salınan LH hormonunun etkisiyle folikül çatlayarak olgunlaşmış yumurta hücresi serbestleşir ve tüp içine alınarak döllenmeye hazır halde bekler. Yumurtanın büyüdüğü ilk 14 günde folikül cidarından yapılan kadınlık hormonu estrojen rahim içi dokunun kalınlaşmasını sağlar. Yumurta çatladıktan sonra oluşan sarı cisimden annelik hormonu progesteron yapılır. Progesteron sayesinde rahim iç tabakası muhtemel bir gebeliğe hazırlanır. Gebelik gerçekleşmediği takdirde sarı cisim geriler, progesteron hormon yapımı azalır ve gebelik için hazırlanmış rahim iç tabakası (endometrium) adet kanamasıyla dışarı atılır.
Kadın üreme sistemi yumurtayı esas alan bir sistemdir. Yumurtlama merkezde, rahim ona uyum sağlayan bir yapıdır. Hassas yumurtlama süreci beyin ile yumurtalık arasındaki etkileşim ile olur. 28 günde bir düzenli aralıklarla adet kanaması olması, çoğunlukla yumurtlama mekanizmasının düzgün işlediğinin göstergesidir. Adet kanaması ortalama 4 gün devam eder (2 ile 7 gün arası normaldir). Kadınlar adet kanaması esnasında 20 ile 80 mililitre civarında kan kaybeder.
Gebeliğin oluşumu bir dizi karmaşık ve ardışık süreçlerin hassas dengesine bağlıdır. Bu süreçler;
- Kadında yumurta (oosit) üretimi ,
- Erkekte sperm üretimi,
- Cinsel ilişki,
- Spermin oosit yanına nakli,
- Spermin yumurtayı döllemesi (fertilizasyon),
- Döllenme sonrası oluşan embriyonun tüplerden rahmin içine taşınması (fallop tüplerinin yeterli fonksiyonu),
- Rahmin içine yerleşmiş embriyonun gelişimi (implantasyon).
Tüm bu basamaklar dengeli ve ardışık şekilde yolunda gittiği durumda nihai sonuç olan sağlıklı bir bebeğin doğumu gerçekleşecektir.
Yumurtalık rezervinin azalması kısırlık oluşma ihtimalini ciddi bir şekilde arttırır. Bazı kadınların yumurtalık rezerv testlerini düzenli aralıklarla yaptırması ve rezerv azalması varsa tedaviye daha hızlı geçilmesi gerekir. Bunlar;
- 35 yaşın üzerinde olan,
- Yumurtalık ameliyatı geçirmiş,
- Sigara içen,
- Ailesinde (kızkardeşler ve anne, teyze) erken menopoz hikayesi olan kadınlar.
Yumurtalık rezerv testleri ve değerleri şunlardır;
- Adet siklusunun 2-3. gününde kanda FSH (Folikül Stimülan Hormon) ve E2 hormon düzeylerinin artması, FSH≥ 10 IU / ml, E2 ≥ 60 ng/ml.
- Adet siklusunun 2-3. gününde vajinal ultrasonla bakılan yumurtalıklardaki toplam antral folikül sayısının (AFC) 7 ve daha az olması ve yumurtalıkların hacminin azalması.
- Kanda Anti Mülleryen Hormon düzeyinin azalması, AMH <1,3 ng/dl.
Bu testler yumurtalık rezervini gösteren en sık kullanılan testlerdir. Yumurtalık rezerv testleri temel kısırlık testi olmamakla birlikte son yıllarda tüm kısır kadınlara yapılmaktadır. İlaçlara yumurtalıkların zayıf cevap vermesi veya erken yumurtalık yetmezliği durumlarında tedavi şekilleri değişebilmektedir. Yumurtalık rezerv testleri azalmış rezervi göstermesi durumunda kadının gebelik planlarını ertelememesi önerilir. Azalmış rezerv menopoz değildir, sayıca ve kalite olarak zayıflamış yumurtalık bulgusudur. Azalmış rezerv kadının kendiliğinden gebe kalamayacağını göstermez. Azalmış yumurtalık rezervine sahip kadınlar tüpleri açık ve partnerinin sperm sayımı normal olsa dahi 3-4 ay içinde kendiliğinden gebe kalamadıkları takdirde tüp bebek tedavisine başvurmaları önerilir. İlerleyen zamanlarda gebelik tamamen imkansız hale gelebilmektedir.
Kısırlığın arttığı durumlara her yetişkin dikkat etmeli, çocuk sahibi olmayı ertelememelidir!
Alışkanlıkların ve yaşam tarzının kısırlık oluşmasında etkisi
Kadında ve erkekte kısırlık riskini artırabilen durum, davranış ve alışkanlıklar vardır. Bunları şöyle özetleyebiliriz.
Yaş: İlerleyen kadın yaşı, yumurta kalitesi ve yumurta rezervinin azalması yoluyla gebelik şansının düşmesine neden olan en önemli faktördür.
Cinsel ilişki sıklığı: Cinsel ilişki sıklığı azaldıkça doğal yollardan gebe kalabilme şansı azalmaktadır. Kısırlık süresi uzadıkça yanlış bir davranış olarak çiftlerin cinsel ilişki sıklığını azalttığı dikkati çekmektedir. En iyi gebelik şansı için cinsel ilişki sıklığı haftada 2-3 defa olarak önerilmektedir.
Beslenme: yetersiz beslenme yumurtlama üzerinde olumsuz etkiye sahiptir. Bu nedenle vitamin eksikliklerinin düzeltilmesi ve dengeli beslenme ile düzenli egzersiz yapılması gebelik şansını artırmaktadır.
Obezite: Vücut kitle indeksi (VKİ) > 29’dan fazla olan şişman kadınlarda gebe kalma gecikebilmektedir. Obeziteye ilaveten kadında adet düzensizliği de varsa kilo vermek gebe kalabilme şansını çok artırmaktadır. VKİ > 29 dan fazla olan erkekte de üreme yeteneği düşmekte ve skrotal ısı artışı nedeniyle sperm kalitesi bozulabilmektedir.
Cinsel yolla bulaşan hastalıklar: Kadında cinsel yolla geçen klamidya enfeksiyonu tüplerin tıkanması yoluyla kısırlığa ve dış gebeliklere yol açabilmektedir. Erken dönemde belirti vermeyen klamidya enfeksiyonunu fark etmeyen kadında testler sırasında tüp tıkanıklığı veya şişkinliği saptanır. Erkekte tekrarlayan cinsel yolla bulaşan hastalıklar sperm kalitesinde bozulmaya, kanalarda tıkanmaya yol açabilmektedir.
Sigara: Kadınlarda sadece aktif sigara içmek değil pasif içicilik (ortamda maruz kalma bile) üreme yeteneğini azaltmaktadır. Sigara içmek erkekte sperm sayı ve kalitesini bozmaktadır. Özellikle aşılama ve tüp bebek tedavileri sırasında sigaranın bırakılması önerilmektedir.
Alkol: Gebe kalmaya çalışan kadınlar haftada bir veya iki kez 1-2 kadehten fazla alkol almamaları gerekmektedir. Aşırı alkol tüketimi erkekte sperm kalitesini bozabilmektedir.
Stres: Hamile kalamayan kadınlar yüksek düzeyde stres ve anksiyete yaşamaktadırlar. Bunun altında yatan nedenlerin yaşanan annelik duygusunun kaybı, üretkenliğin kaybı, benlik saygısının kaybı, genetik devamlılığın kaybı olduğu bildirilmektedir. Psikolojik destek tedavisi tüp bebek başarısında katkı sağlamaktadır.
İlaçlar: Bağışıklık sistemini baskılayıcı (immünsupressif) ilaçlar, NSAI grubu ağrı kesiciler (indometazin, naproksen vb.) antidepresif ilaçlar, astım ilaçları yumurtlamayı etkileyebilmektedir. Kanser tedavisinde kullanılan sitotoksik ilaçlar yumurta hücrelerini tahrip etmekte ve üreme potansiyelini azaltmaktadır. Erkekte simetidin, sulfosalazin ve bazı antibiotiklerin uzun süre kullanımı sperm azlığı yapabilmektedir. Psikotropik ve beta-blokör grubu ilaçlar da sertleşme sorunlarına yol açabilmektedir,
Rahim yapışıklığı (sineşi, Asherman sendromu) kısırlık nedenidir
Rahim içi yapışıklıkları, en sık olarak (%90’nın üzerinde) düşük ve gebelik nedeniyle yapılan kürtajlar sonucu oluşan travma veya buna bağlı enfeksiyonlar sonucu oluşmaktadır. Kendiliğinden gebelik kayıplarında ölü fetusun kendi kendine düşmesini beklemek rahim içi yapışıklık riskini arttırmaktadır. Doğum sonrasında veya düşük sonrasında ortaya çıkan aşırı kanamalarda kanamayı durdurmak için yapılmak zorunda kalınan kürtajlar yapışıklık için daha fazla risk oluşturur. Sineşi sezeryan sonrasında %2 oranında görülebilmektedir.
Rahim içi yapışıklıklar kanama miktarında azalma gibi adet düzensizliklerine, kısırlığa ve tekrarlayan erken düşüklere neden olabilir. Toplumda görülme sıklığı; rahim filmi çekilen kadınların %1.5’nda, tekrarlayan düşükleri olan kadınların % 5-39’nda sineşi saptanmıştır. Sineşiler; kısmi veya yaygın, ince veya kalın, fibromuskuler veya bağ dokusu içeriğine göre değişik tipte ve şiddette olabilirler. Tüp bebek sonuçları sineşinin yaygınlığı ve tipine göre değişmektedir.
Hafif sineşiler: Film şeridi şeklinde olup rahmin az bir kısmını kaplarlar.
Orta derece sineşiler: Fibromuskular (fibrin ve kas dokusu) yapı içerir, kalın olup rahmin yarısı veya tamamına yakınını kapatırlar. Açılmaya çalışırken kanarlar o nedenle bipolar versapoint ile açılması daha uygundur. O nedenle ameliyathane koşullarında genel anestezi altında işlem yapılır.
Ciddi sineşiler: Sineşi tamamen bağ doku dediğimiz uterusun destek dokusundan oluşur ve endometriyal düzlem izlenemez. Sineşi kısmı veya tama yakın olabilir.
Sineşi en iyi HSG (ilaçlı rahim filmi) ile teşhis edilir. HSG ile rahim içinin tamamını kontrol etme şansı olup yapılacak operatif histeroskopi öncesi doktora ön bilgi verir. Ayrıca tüpler de değerlendirilerek yapışıklığa eşlik eden şişkin tüp (hidrosalpinks) varlığı araştırılır. HSG rahimdeki yapışıklığın genişliğini belirler ancak tipini belirleyemez. O nedenle histeroskopi HSG’ye yardımcı olarak sineşinin genişliğine ilaveten tipini de tanımlamada yardımcı olur. Bazen HSG’de küçük sineşiler (rahim yapışıklıkları) görülemeyebilir. Sineşi tedavisinde histereskopi ile yapışıklıkların açılması işlemi yapılır.
Rahim yatağında oluşan yapışıklıklar çok ciddi üreme sorunlarına yol açabilir. Rahim yapışıklığı, adet kanamasında azalma veya hiç adet olamama, periyodik alt karın ağrısı, kısırlık, dış gebelik, tekrarlayan gebelik kaybı, gebelik devam ederse bebekte gelişme geriliği ve plasentanın anormal yerleşim durumlarına yol açabilir.
Adet kanamasının azalması, endometrium denilen adetle atılan rahim içi dokusunun kanlanmasının azalması ve ince kalması sonucu oluşur. Periyodik kasık ağrısı ise rahim ağzı kanalının daralması sonucu adet kanının dışarı rahat atılamaması yüzündendir. Plasentanın yapışıklık olmayan yere yerleşmesi sonucu bazen plasenta yerleşim anormallikleri (plasenta previa) görülebilir, bu durumda gebelik sürecinde ciddi kanamalar ya da bebeğin yeterli beslenememesi nedeniyle gelişme geriliği ortaya çıkabilir. Rahim yapışıklıkları histeroskopi ile tedavi edilmelidir.
Miyomlar her zaman kısırlık nedeni değildir
Kısırlık olan kişilerde miyom özel bir dikkatle incelenmelidir. Miyomlar rahmin kas tabakasından kaynaklanan iyi huylu urlardır. Miyomlar üreme çağında en sık görülen tümörler olup oluşma nedeni bilinmemektedir. Miyomlar üreme çağındaki kadınların %30-40’ında, yani her üç kadından birinde miyom görülebilmektedir. Miyomlar yerleşim yerlerine, büyüklüklerine ve sayılarına göre kısırlığa ve düşüklere hatta erken doğumlara neden olabilirler. Sadece rahim duvarında yerleşim gösteren (intramural) 4 cm den büyük miyomlar tüp bebek tedavisinde gebe kalmayı etkileyebilir.
Rahim boşluğuna yerleşen (submukozal) miyomlar ise hem normal yoldan hem de tüp bebek tedavisi sırasında embriyonun rahim zarına tutunmasını azaltarak gebelik şansını düşürürler. Gebeliğe olumsuz etkisi nedeniyle submukoz myomlar histeroskopik olarak, intramural moyomlar ise laparoskopik veya duruma göre laparatomik yani açık ameliyat yapılarak çıkartılmalıdır.
Rahmin içine doğru büyüyen submüköz adı verilen miyomlar en çok sorunlara yol açan miyom tipidir. Submüköz miyomlar büyüklüklerine ve rahim boşluğuna yakınlıklarına göre, gebelik oluşumunu engelleyebilir veya erken gebelik kayıplarına (düşüklere) neden olabilmektedir. Submüköz miyomlar çoğunlukla, aşırı ve düzensiz adet kanamalarına, kansızlığa, sancılı adet durumuna (dismenore) neden olur. Submüköz miyomlar önemli bir kısırlık nedenidir, bu yüzden mutlaka histeroskopik olarak çıkartılmalıdırlar.
Erken yumurtalık yetmezliği kadınlarda önemli bir kısırlık nedenidir.
40 yaşından önce adet görememe ve FSH hormonunun yüksekliği erken yumurtalık yetmezliğinin belirtisidir. Erken yumurtalık yetmezliğinde yumurtaların tükenmesi veya kalan yumurtaların uyarıcı ilaçlara cevap vermemesi nedeniyle doğurganlık azalır. Buna rağmen erken yumurtalık yetmezliği olan kadınların %5-10’u kendiliğinden gebe kalabilir.
Yumurtalıklarda öncü yumurta hücrelerinin (primordial foliküllerin) tükenmesi sonucu oluşan doğal menopoz yaşı 50±4 dür. 40-45 yaş arasında menopoz olmasına erken menopoz denir. 40 yaş altında yumurtaların tükenmesine ‘erken yumurtalık yetmezliği’ adı verilmektedir.
Genç kadınlar bebek sahibi olmayı ertelemeden önce ‘erken yumurtalık yetmezliği’ açısından kontrollerini yaptırmalı!
Erken yumurtalık yetmezliği menopoz değildir. Kendiliğinden yumurtalık aktivitesi zaman zaman devam edebildiğinden gebelik oluşabilir. Erken yumurtalık yetmezliğinde doğurganlığın devamı için bilinen bir tedavi henüz yoktur. Bebek sahibi olmak isteyenler için bilinen en geçerli çözüm yumurta bağışı veya evlat edinmedir.
Dört aydan uzun süre adet düzensizliği olan kadınlarda şu hastalıkların varlığı araştırılmalıdır.
-Polikistik over sendromu,
-Strese bağlı yumurtlama kusuru,
-Süt hormonu (prolaktin) fazlalığı,
-Yumurtalık yetmezliği.
Adet düzensizliği ile birlikte FSH hormonu yüksekliği ve AMH (Amti mülleryen hormon) düşüklüğü erken yumurtalık yetmezliğini gösterir.
Erken yumurtalık yetmezliğinin nedeni çoğu kez belli değildir. Işın tedavisi, kanser ilaçları ve yumurtalıkla ilişkili ameliyatlar erken yumurtalık yetmezliğine yol açar. Bu nedenle kanser tedavisi alacak olan ve gebelik isteyen genç kadınlara kanser tedavisine başlamadan önce yumurtalık doku dondurulması veya embriyo dondurulması önerilmektedir. Erken yumurtalık yetmezliği olup da kesinlikle gebelik istemeyen kadınların tercihan progesteron içeren rahim içi sistemler (mirena) ile korunması gerekir. Çünkü doğum kontrol hapları yetersiz kalabilir.
Erken yumurtalık yetmezliği olan kadınlar genel sağlık kontrollerini daha düzenli yaptırmalı!
Erken yumurtalık yetmezliği olan kadınlar vücutlarında uzun süre estrojen hormonu eksikliği nedeniyle osteoporoz, koroner kalp hastalığı açısından artmış riske sahiptir. Bu yüzden bu kadınlara normal menopoz yaşı olan 50 yaşına kadar hormon tedavisi verilmesi gerektiği ortak kabul görmüş bir yaklaşımdır. Bu kadınlar hormon kullanımına engel olacak bilinen bir hastalık (kan pıhtılaşmasına eğilim vb.) yoksa hormon tedavisi almalıdır. Rahmi olan kadınlara hem estrojen hem progesteron hormonu içeren ilaçlar tercih edilir. Kadınlar kemik erimesini önlemek için D vitamini ile birlikte 1200 mg kalsiyum almalı. Sigara ve alkolden kesinlikle uzak durmalı ve haftada 150 dakika egzersiz yapmalıdır.
Tüp şişmesi (hidrosalpenks) ciddi bir kısırlık nedenidir
Hidrosalpenks tüplerin yumurtalığa yakın olan ucunun tıkanması sonucu tüpün içerisinde devamlı olark yapılan sıvının karın boşluğuna boşalamaması sonucu tüpün sucuk gibi sıvı dolu olarak şişmesini tanımlayan bir terimdir. Tüpler yumurta ile spermin buluştuğu ve döllenmenin gerçekleştiği önemli bir üreme organıdır. Tüpler yumurtlama sırasında gebeliğe en elverişli duruma gelirler. Tüplerde hormonların seviyesine göre fizyolojik olarak sıvı salgısı oluşur ve açık olan tüp kısmından sıvı karın boşluğuna dökülür. Tüplerin uç kısımlarının kapalı olduğu durumlarda, fizyolojik seviyelerde yapılmış olan sıvı tüp içerisinde birikir ve tüplerin sucuk gibi şişmesine yani hidrosalpenkse neden olur. Bu sıvı, zamanla basıncın artmasıyla rahim boşluğuna geri akım yaparak embriyonun tutunmasını birkaç yolla engeller.
- Fiziksel etki; embriyonun sıvı akımı ile sürüklenerek yerinden kayması,
- Toksik etki; tüp içerisinde beklemiş sıvının içeriğinin değişimi,
- Embriyonun tutunmasına katkısı olan ve endometriumdan salgılanan bazı biyokimyasal maddelerin salınımını negatif yönde etkileyerek tutunmayı engelleyebilir.
Hidrosalpenks tedavi edilmezse apse oluşumu ve kısırlık gibi ciddi sorunlara yol açabilir.
Polipler masum gibi görülür ama kısırlık nedeni olabilir
Polipler rahim boşluğuna uzanan 1-2 mm den 3-4 cm boyutlara ulaşabilen, yuvarlak veya silindirik şekilde tek veya çok sayıda doku kitleleridir. Oluşma nedeni bilinmemektedir ve çok nadiren kanserleşme gösterirler. Çıkarıldıktan sonra tekrar oluşabilirler. Adet dışı kanamalar, aşırı ve düzensiz kanamalar en sık belirtileridir. Polipler hiçbir belirti vermeyebilir. Polipler çoğunlukla fundus olarak adlandırılan rahim boşluğunun üst bölümünde oluşurlar, rahim ağzı kanalı içerisinde de oluşabilir. Bunlar saplı veya geniş tabanlı olarak rahim duvarına tutunurlar. Endometriyal polipler hormon seviyelerinden etkilenmekte ve estrojen hormonuna cevap olarak büyümektedirler.
Salin infüzyon sonografi (SİS) veya sono histerografi adı verilen, rahim boşluğuna sıvı verilirken yapılan ultrasonografik inceleme ile poliplerin tanısı kesin olarak konulabilmektedir. Rahim içinde yer alan polipler kürtaj yöntemi ile tamamen çıkarılamazlar. Histereskopide rahim içi tam olarak gözlemlenir ve saptanan polipler tabanından uygun şeklide kesilerek çıkarılır. Günümüzde polipler en sık histeroskopi yapılma nedenini oluşturmaktadır.
Endometriyal polipler boyutlarına ve büyüklüklerine göre gebelik oluşumunu etkilemektedir. Ayrıca ara kanamasına benzer lekelenmeler ve vajinal akıntıya neden olabileceğinden kısırlık problemi olmayanlarda da çıkartılması ve özellikle ileri yaş kadınlarda çıkartılan polip parçasının mutlaka patolojiye gönderilmesi önemlidir.
Rahim yatağı (endometrium) sorunları kısırlıkta çok önemlidir
Rahim boşluğu anatomisinin düzgün ve yeterli olması, embriyonun rahme tutunması (implantasyon) ve gebeliğin sağlıklı olarak devam etmesi için önemlidir. Rahim yatağındaki sorunlar rahim zarının istenilen kalınlığa ulaşamamasına, embriyonun rahim zarına tutunamamasına, bazen tutunma gerçekleşse de gebeliğin erken veya ilerleyen dönemlerde düşükle sonuçlanmasına yol açabilir.
Rahimde perde kısırlık ve tekrarlayan düşük nedenidir
Septum yani perde doğuştan olan bir rahim içi şekil bozukluğudur. Rahmin dış şekli normal ancak iç boşluk septumun derecesine göre değişen oranlarda bozuktur. Eğer septum sadece rahim içinin üst kısmında (fundusda) ise tam olmayan septum (inkomplet),eğer rahim içini ikiye bölerek septum alt kısma kadar devam ederse tam (komplet )septum adını alır. Bazen septum rahim ağzı kanalı ve vajinayı da tamamen ikiye bölerek çift rahim ağzı (serviks) ve çift vajina anormalliklerine de rastlanmaktadır.
Anne karnındaki kız bebeğin rahmi önceleri çift rahim şeklindedir. Gelişimin ilerleyen dönemlerinde iki rahim birbiriyle birleşir ve ortada kalan doku eriyerek kaybolur ve ikizkenar üçgene benzeyen normal rahim şeklini alır. Bazen bilinmeyen nedenlerle rahimlerin birleşmesi tam olmaz, rahmin ortasında perde şeklinde değişik uzunlukta bir doku kalabilir. Doğuştan birleşme (füzyon) anormallikleri olarak bilinen çift rahim, yarım rahim veya çift vajina gibi çok değişik varyasyonlarda üreme organlarının yapısal anormallikleri vardır.
Rahmin doğumsal şekil bozuklukları çoğunlukla kadında herhangi bir şikâyete neden olmaz. Kadında rutin jinekolojik muayene kontrollerinde çift vajina veya çift rahim ağzı (serviks) görülmesiyle, ultrasonda rahmin incelenmesi sırasında şüphelenilir. Tanı koymak için daha ileri tetkiklerden yararlanmak gerekebilir. Septum tekrarlayan düşüklere ve kısırlığa neden olabilir. Bu yüzden rahim içini bölen doku yani septum, histeroskopi ile ortadan kaldırılmalı, tek ve geniş bir rahim boşluğu sağlanmalıdır.