Tüplerimi bağlattım, şimdi çocuk istiyorum açtırabilir miyim?
Tüplerimi bağlattım, şimdi çocuk istiyorum açtırabilir miyim? sorusunu yönelten kadınların gördüğüm kadarıyla ortak duygu ve yanlış inançları şudur. Hepsi derin bir suçluluk, pişmanlık duygusu içinde olup en son tüplerini bağlattığında kaldıkları yerden devam edeceklerini düşünmeleri gibi gerçek olmayan inançlarıdır. Oysa hiçbir şey eskisi gibi değildir.
Bir daha çocuk sahibi olmak istemediğine ve ailesini tamamladığına karar veren çiftler doğurganlıklarını kalıcı olarak sonlandıran tüplerin bağlanması işlemini tercih edebiliyorlar.
Hatta bu yöntem, ikinci sezaryen ameliyatını olan tüm ailelere ameliyat sırasında “tüplerini de bağlayalım, bir daha korunmak derdi olmasın” diyerek hastaya önerilmektedir. Tam da doğum arifesinde olan çift, bu konuyu çok da enine boyuna düşünmeden bağlatmak yönünde karar vermektedirler.
Tüplerin bağlanması günümüzden yirmi yıl öncesine kadar toplum bazlı aşırı doğurganlığı önlemek için (5+ çocuk doğurmayı) sağlık politikası olarak benimsenmekteydi ve benim meslek hayatımın ilk yıllarında biz de bu şekilde olan tüm çiftlere sezeryan sırasında tüp bağlamayı önermekte idik. Hatta, üçüncü-dördüncü çocuğu doğuranlara normal doğum yapabilecekken de sırf tüp bağlama için sezeryan önerilmekte idi. Laparoskopik tüp bağlama ameliyatı SGK ödeme kapsamında idi. Çok sayıda kadına bu teknik ile az riskli ve kalıcı doğum kontrol yöntemi olarak tüp bağlama önerilmekte idi. Ancak, toplumun ve çağın koşulları, tıp bilimindeki gelişmeler neticesinde bu yaklaşımların tümü değişmiştir.
Tüplerin Bağlanması Sonrası Görülen Sorunlar
- Tüp bağlama, cerrahinin genel risklerini taşıyan, invaziv, geri dönüşümü neredeyse mümkün olmayan çok radikal bir doğum kontrol yöntemidir.
- Tüp bağlama sonrasında bir kısım kadın kurdukları yeni evlilikler veya var olan çocuğunu kaybetmesi nedeniyle veya fikir değişikliği ile yeniden çocuk sahibi olmak istemektedir. Bu durumda daha önceden kolayca hamile kalan kadının doğurganlığını yeniden elde etmesi mümkün olamamaktadır. Bu durum, yoksunluk, pişmanlık, kayıp, yetersizlik gibi olumsuz duygulara yol açmaktadır.
- Tüp bağlama yönteminin gebelikten koruyuculuk oranı 1/200.000’dir. Tüp bağlamaya eşdeğer yeni ve minimal riske sahip doğum kontrol yöntemlerinin icat edilmiş olması nedeniyle tüp bağlama günümüzde doğum kontrolü için mantıklı bir seçenek değildir. Örneğin Mirena adı verilen annelik hormonu içeren rahim içi aracın icadı sayesinde aynı oranda gebelikten koruyuculuk basit bir işlemle sağlanmakta, vaz geçilirse geri dönüşü kolayca, tam olarak ve hemen olabilmektedir. Hem çok daha ucuz ve ameliyat riski yoktur, yumurtalık rezervine olumsuz etkisi yoktur.
- Tüp bağlama her ne kadar mekanik bir blokaj olsa da bağlama sırasında yumurtalığa giden damarların da hasarlanması sonucunda az da olsa yumurtalık zayıflaması görülebilmektedir.
- Daha önce bağlanmış olan tüplerin bağlanma şekline bağlı olarak, tüpün ne kadarlık bir kısmının kullanılamaz olduğu da etkili olmak üzere yeniden açılmasına yönelik ameliyatların başarısı oldukça düşüktür. Tüpün kalan kısmının yeterliği, fimbriyal ucunun normal olup olmadığı sadece ameliyat sırasında anlaşılabildiği için ameliyata başlayıp sonuçsuz kalınacağı o esnada anlaşılmaktadır. Bu da daha baştan boşuna bir ameliyat yapılmış olmasını kaçınılmaz kılmaktadır.
- Tüp bağlama yönteminin çok kıymetli olan doğurganlık yetisini kalıcı olarak kaybettiren, geri dönüşümsüz, agresif ve ilkel bir yöntem olarak tarihin sayfalarında yer alacağı inancındayım.
Tüp açma ameliyatı ne kadar yararlı?
Yapılan çalışmalar tüp açma ameliyatlarının ancak robotik cerrahi ile yapılırsa, bırakılmış distal tüp kısmının uzunluğu yeterli ise başarılı olma olasılığı daha iyidir. Robotik cerrahiyle tüp açma ameliyatı ülkemizde sadece çok az sayıda merkezde yapılmaktadır, Bunun dışında klasik laparoskopik yöntemlerle başarı daha düşüktür. Tüp açma ameliyatlarında başarı HSG’de tüpün açık olması ile ölçülür. Ancak biliyoruz ki, tüpler basit düz bir boru değildir. Tüpler uzunlukları, iç yüzey hücrelerinin özel yapısıyla spermin yumurtaya doğru taşınmasına, embriyonun da ters yönde rahime doğru taşınmasını sağlayan aktif ve fonksiyonel yapılardır. Tüp açma ameliyatlarından sonra, tüpler HSG’de açık olsa bile kısalmış ve skarlı olacağından doğal yollardan hamilelik oluşumunu sağlamayabilmektedir. Oluşan hemileliklerin de dış gebelik olma olasılığı yüksek olacaktır.
Tüp açma ameliyatları başarılı mı?
Hamileliğin oluşumu, fonksiyonu tam olan tüplerin varlığından da öte yumurta sayısına ve kalitesine, spermin sayısı ve hızına, hormonların normal olmasına, ve daha pek çok etmenin eşgüdümüne bağlıdır. Çiftin hamilelik elde etmelerini zorlaştıran ikincil sorunları gelişti ise tüplerin açılmış olması bir anlam ifade etmeyecektir. Tüplerin ameliyat esnasında mekanik olarak açılmış olması tüpün fonksiyonunun da normal olacağını ve hamilelik oluşacağını garanti etmez. Tüpünü bağlatmış ve yeniden çocuk sahibi olmak isteyen kadın, genellikle ileri yaşta yani 30-35 yaşın üzerindedir. Kadının doğurganlık için altın çağı 27-32 yaşları arasıdır. Yaşı 32 üzerinde yumurta rezervi azalmaya başlamış kadın için tüp açma ameliyatı, iyileşme süresi ve kendiliğinden hamileliği bekleme süresi derken en az 1 yıllık zaman kaybı anlamına gelir. Oysa biliyoruz ki yumurta rezervi ve kalitesi kadın yaşından çok etkilenir ve kaybolan 1 yılın önemi büyük olabilir. En iyi doğurganlık yıllarını geride bırakmış kadın, yarı kapasitede çalışan tüplerinin de olması nedeniyle iyice düşük hamile kalma oranlarıyla karşılaşır.
Hızlı hamilelik için pragmatist olmak iyidir!
Tüpün mekanik olarak açılmış olması, HSG de sıvı geçişi görülmesi o tüpün sperm ve embriyo taşınmasında normal fonksiyon yapacağını göstermiyor. Nihai amaç hamilelik elde etmek olduğuna göre daha pragmatist olmak gerekir. Tüpü bağlanmış ve hamile kalmaya karar veren kadın tüp açma ameliyatı gibi başarısı oldukça düşük bir cerrahi prosedürün riskleri, maliyeti, zaman kaybı nedeniyle (bir yıl hamile kalıp kalmadığını anlaması için beklemesi gerekecek) ve bu sürenin sonunda halen çocuk sahibi olmaya kararlı ise tüp bebek yapılması gerekecektir. Tüp bebek seçeneği varken tüp açma ameliyatı riskli, başarısı düşük, maliyeti yüksek, zaman kaybettiren, bebeğe ulaşma süresini geciktiren çok da mantıklı olamayan bir seçenek gibi görünmektedir. Nihayetinde gidilecek yol yine tüp bebektir. Tüm dünyada tüpü bağlanmış veya herhangi nedenle tüpleri kapalı olan kadınların çoğunun tercihleri tüp bebek yoluyla hızlı hamilelik elde etmekten yana olduğu için tüp açma ameliyatları giderek daha az talep edilmektedir.
Tüp bebek yöntemi ilk olarak tüpü olmayan kadınlar için icat edilmiş bir tekniktir. En iyi ve yüksek başarı oranları tüpü kapalı olan kadınlarda olmaktadır. Zaten sonunda tüp bebeğe gidilecekse zaman, enerji, moral, para kaybı ve cerrahi riske girmeden, direkt tüp bebeğe gitmek sağlıklı bebeğe ulaşmak için en hızlı ve ekonomik yoldur. Tüp bebek günümüzde teknolojideki hızla gelişmeler nedeniyle hem oldukça ekonomik, hem yüksek gebelik oranları sağlayan, tüm dünyada yaygın olarak uygulanan, güvenilir, minimal riskee, etkin, tercih edilen bir yöntemdir.
Günümüzden 10-20 yıl önce tüp bebek başarısı bu kadar yüksek olmadığından, cerrahi yöntem iyi bir seçenek gibi görünüyordu ancak elde edilen deneyimler ve teknolojideki değişimler bu görüşleri değiştirmiştir. Sonuç olarak, tüpü bağlanmış kadınlar yeniden hamilelik istiyorlarsa bunun en hızlı, en ekonomik, en az girişimle çocuk sahibi olma yolu tüp bebektir.